30 Temmuz 2010 Cuma

Substitution


“Hayat böyle bişi mi yani? Sürekli birilerinin yerine başkalarını mı buluyoruz?” diye sormuştu David babasına, sonunda kendisine işkence etmesine rağmen aşkından bir türlü terk edemediği sevgilisi Keith’e postayı koyabildikten sonra. “Aşağı yukarı böyle, bazı insanlar bunu diğerlerinden daha hızlı ve sık yaparlar sadece.” diye cevap vermişti Nathaniel de.

Bazı insanlar bunu gerçekten de çabuk yapabiliyorlar. Şaşırtıyor beni bu durum. İnsanlara güvenmesi zaman alan, bu yüzden de çok sayıda arkadaşı olmayıp da, arkadaşlıkları dostluklara dönüşen bir insan olarak ben bile, bir zamanlar çok yakınım olduğunu zannettiğim bir sürü insana kader bir yerlerde tekrar karşılaştırmazsa sonsuza dek elveda dedim mesela.

Yatılı okul arkadaşları en yanıltıcısıymış bunların. Henüz çocuk denecek yaşta ailenden ayrılıyorsun. Hocaların topu psikopat, şartlar berbat, ortam hapishane ile kışla arası, bütün bunları çalışıp “kazanmanın” karşılığı olarak “haketmiş”sin üstelik. O çılgın dünyada yatakhane arkadaşların can yoldaşın oluyorlar. Kardeşinden daha yakın oluyorlar. Bir sürü yürek parçalayan anıyı paylaşıyorsun. Gülmekten geberdiğin anları da tabii. Sonra başka bir şeyi “kazanıyoruz” topluca. Herkes kendi yoluna gidiyor. İlk yıllarda yine birkaç kez görüşüyorsun ama bir süre sonra, nerede nasıl yaşadıklarına dair hiçbir fikrin olmuyor. Bu durum zaman zaman aklıma düştükçe burun direğinin sızlaması denen şeyi yaşıyorum ben.

Yatakhane arkadaşlarımdan bir tanesiyle ev arkadaşlığı da yapıp İstanbul’u yenmeye birlikte başlamıştık mesela.  Liseden beri sevgilisi olan arkadaşımız da bizle kalmıyordu ama hemen hemen her gün bizleydi. Sonra ne olduğunu anlamadan ayrıldık. Hiçbir tartışma yapmamıştık. Küsmemiştik üstelik. Sadece ayrılmamız gerekiyordu artık. Eşyaları nasıl paylaşacağımıza dair yapılan telefon görüşmesinden sonra bir daha görüşmedik. Yakın zamanda evleneceğini duydum sevgilisiyle. Birkaç sene önce olsa bu ilişkinin en yakını olan ben her şeyin şahidi olarak nikah şahitliği görevini tam anlamıyla yerine getirecektim belki, ama şimdi, davetli bile değilim bu düğüne. Birbirimizin yerine başkalarını koyup yola devam etmişiz işte.

Ama bu tarz sonsuza dek hayattan çıkmaların en acısı para pul mal sebebiyle olanlar. En yakının zannedip, değer verdiğin, bağlandığın, sevdiğin insan meğer sadece menfaat için senin yanındaymış. . Bir insanın maddiyat yüzünden başka bir insanı incitebilmesi düşüncesini aklın almıyorsa, değer verdiğin insanın gözünde en önemsiz malın bile senden daha mühim olduğunu anladığın zaman çökersin işte.  Bunu fark ettiğin an “Hayat yediğin kazıkların bileşkesidir.” klişesinin boş yere klişe olmadığını anladığın andır. Senin hatırladıkça canını yakacak, muhatabının ise muhtemelen umurunda bile olmayacak bir anın daha olur böylece. Afiyet olsun.

4 yorum:

Barakuda dedi ki...

tamam vurma, izliycem..

manzanasverdes dedi ki...

Zamanı gelince olur yeğen, acele etme.

jazz dedi ki...

Az olsun, öz olsun. Sana hakettiğin değeri versin karşındaki. "Ben senin iyiliğini istiyorum" tarzı cümlelerden uzak dursun. Yaş ilerledikçe bu ikilemlere ne kadar da çok düşüyoruz değil mi ciğerim?

manzanasverdes dedi ki...

Yaş ilerledikçe mi oluyor, yoksa zaten hep mi bunu istediğimiz için böyle oluyor bilemiyorum ki. Ben istesem de çok fazla arkadaşım olamazdı gibi geliyor bana mesela.