1 Temmuz 2010 Perşembe

Yuvarlakları Karalamak

# Sabah mutlu uyandım her şeye rağmen. Bu aralar pek rastlanmayan bir durum. Twitter'dan kazandığım hediye kitapları getiren kargocu çocuğun diafondan adımı seslendiğini duyup uyandım. Hare likör 2 kitabın yanında güzel siyah bir de kupa koymuş, sevindim.
# Marmaray Üsküdar'ın içine etti resmen. Özellikle Ataşehir gibi taraflardan gelen otobüslerin indirdikleri yerlerden sahile ulaşmak için bir sürü labirent gibi yoldan yürümek gerekiyor. Bu arada benim gibi yürüme seven bir insan değilseniz Harem'den Üsküdar'a yürümek göründüğü kadar kolay değil, bilginize.
# Bugünün Kabotaj Bayramı olduğunu motorla Beşiktaş'a yanaşırken denizin üzerinde tören yapan beyazlar içinde bahriyelileri görünce hatırladım.
 # cnbc-e dergi Temmuz sayısını, dergideki son birkaç aylık tatsızlıktan dolayı almakta kararsızdım. Diziler bittiğine göre iyice yayarlar artık diye de düşünmüştüm. Lakin elinde kanlı bıçakla sus işareti yapan Dexter'ın kapı uyarısını ve kapakta Scully ile Mulder'ı görünce dayanamadım. İçerik de beklentilerimin üzerinde çıktı. Kült dizilerle ilgili dosyalar eğlenceli olmuş.
# Uykusuz alıp almamaktaki tereddütüm ise kısa sürdü. Metin Fidan çok yanlış bir transfer oldu bence. Umut Sarıkaya'nın yazısını da göremeyince bıraktım hemen dergiyi. Uykusuz ile aram iyice soğudu zaten.
# Ve evden çıkış amacım; 4 saate yakın süren sınav. Sınavımız 3 aşamadan oluşmaktadır: Genel Yetenek, İngilizce ve Kişilik Envanteri. Optik formlardan kurtulamıyoruz. Geleceğimizi yuvarlak karalayarak belirlemiştik bakın ne oldu. Üniversiteye girdikten sonra yuvarlak karalamaktan kurtulurum sanmıştım. Daha beter oldum. Cem Yılmaz ne güzel dalga geçiyordu. "Dışına kaçırmayın" diye başımızda adam bekletiyorlardı diye. Sıçıyoruz sanki.  Bugün de başımızdaki kadın telefonlarımızı topladı. Koskoca adamı azarladı ayrıca gözümüzün önünde. Gerçi o herif hem geç kalıp hem tüm ikazlara rağmen telefonunu kapatması gerektiğini anlayamamasına rağmen yine de benim yerime işe alınabilir ki çok sinir bozucu ama yine de bildiğin artizlik yaptı kadın.
Genel Yetenek Testi'ne Zihinsel Beceri Testi de deniyor. Bugünkünün üstünde öyle yazıyordu. E ben takıldım tabii buna. Gerizekalı mıyız lan. Üniversite bitiren herkesin IQ'su 90'ın üzerindeymiş diye bişi okumuştum bi ara. IQ da yalan diyorlar gerçi. Her şey yalan anasını satayım. Hele bu Genel Yetenek Testi denen şey. İnsanın sabrını sınıyor. İşlemler, grafikler filan tamam da, şu şekillere sinir oluyorum. O ne lan. Maymun gibi hissediyom kendimi.
İngilizce Testi'miz oldukça taşşaklıydı bu sefer. İlk kez duyduğum Bulats diye bir test yaptılar. 1 saati listening idi. Beynim zikildi afedersiniz.

Ancak hiçbiri Kişilik Envanteri denen zamazingo kadar sinirlendirmiyor beni. Elin Amerikalısı Kanadalısı oturmuş psikoloji üzerine çalışmış, bu soruları hazırlamış. Bizimkiler de Türkçeye çevirmişler bir zahmet. Zaten piyasada dönen 3-5 çeşit test var. Tüm soruları ezberledim artık sınava girip çıkmaktan. En kötüsü hiç zannetmiyorum onun sonuçlarına baktıklarını. İK personeli uğraşır mı lan onu okumaya değerlendirmeye. Görüşmeye cv'mi getirmeyi unutup 2 dakika sonra "Sizce sorumululuk ne demektir?" diyen İK'cı gördüm ben. Çoğu cv'leri okumuyorlar bile. Neyse işte, sonuç olarak 240 soruluk yuvarlakları ipe ipe doldurduk güya kişiliğimizin işe uygunluğunu ölçecek envanter için.
# 4 saatlik işkence bittikten sona gerçek dünyaya zor attım kendimi başım dönerek. Barbaros Bulvarı'nda Kafe Pi'ye çıkmadan bir pizzacı açılmış. Lezzetini bilemem ama fiyatları uygun ve şirin bir yere benziyor. Bu arada Vedat Milor'un kızını gördünüz mü? Adamdan daha gurme maşallah.
# Öğrenci akbilimi de elimden almalarına az kaldı. Üzülüyorum. Tam akbil çok pahalı lan. 1,5+0.75 nire, 0.85+0.21 nire? Temmuz'un sonuna kadar değil miydi bizim eskilerin süresi arkadaşlar? Ben mi yanlış okudum. Kardeşim Temmuz'un başında bitiyor süreleri diyerek hüzünlere gark etti beni. Tabii okulum bu noktada yine yapacağını yapmış. Zira İstanbul'da bile okumayan kardeşim mezun olmasına rağmen öğrenci belgesi alarak yeni akbil çıkartmayı başardı. Bizimkiler daha dersler bitmeden elimizden öğrenci kartlarımızı bile almışlardı. Te allam. Kimse gitmesin bu okula bak söylüyorum. GSÜ'ye gitmeyin. Öğrenci olarak yani. Gezmeye gidebilirsiniz. Güzel manzarası var. Başka da bi boku yok.
# 319 nolu halk otobüsü senden nefret ediyorum. Ama sensiz de olmuyor maalesef.
# "Kaydı yayınla" derken Sıla Gençoğlu "Ben yoruldum. Söyle, senin gücün var mı hala?" diye şakıyordu. Kaç yenilgi var ömürde sahiden?

4 yorum:

Barakuda dedi ki...

össye yeniden gir, iü beyazıtı seç.. hayata tekrar tutunacaksın valla bak..

o akbillerde bi ara 65+aktarma beleşti be.. 85-21 bile çok aslında da diğerini düşününce müthiş tabii.. akbil olayı ayrıca çok daha iyi mantıklı ve kolay geliyor ankarada sonuncusunu 1küsür sene önce tattığım bilet şeysini düşününce.. abla oldun artık zaten basma bi zahmet eheh.. ben 8 sene daha öğrenciyim kafam rahat..

Sıla'yı ablam gibi seviyorum.. annem gibi umursuyorum.. kadınım gibi istiyorum.. dostum gibi sığınıyorum.. yerim..

clair de lune dedi ki...

31 Temmuz'a kadar geçerli, panik yok :)

manzanasverdes dedi ki...

İyi bari, iett şoförlerinin psikopat gibi çatır çutur akbil kırma şenlikleri başladı diye korkmuştum :)
Herkes kendi okulundan şikayetçi, herkes kendi işinden şikayetçi, herkes kendi işsizliğinden şikayetçi. Sanırım doğru olmayan bişiler var bu denklemde.
Barakuda ne güzel tanımlamışsın Sıla'yı. Helal olsun :)

clair de lune dedi ki...

Evet o nasıl bir ego tatminidir?
Hayatımda bir kere şahit oldum bana yetti. Gözümün önünde bir kızceğizin pasosunu çatur çutur kırmıştı psikopat şoför amca