12 Aralık 2010 Pazar

Karamel

# Karamel işte. Bir kelimeyle, hem de çok güzel bir kelimeyle kırılacak kadar örselenmiş ruhumuz. Karamel alanlardan değil verenlerdenseniz daha çok kırılacaksınız. Maalesef.

# Av Mevsimi'nden kısaca bahsedecem. İçimde yazma hevesi bile yok kendisine karşı. Filmden çıktığımızda jazz ve clair'e yaptığım ilk yorum: "Bok gibi bir film." olmuştu, jazz'ın isteğiyle verdiğim puan da 6/10. Çok büyük beklentiyle filan da izlemedim. Ama o kadar aptalca şeyler vardı ki filmde, bir şeye benzetemedim. Hatalarını kabul edip yine de izlenesi film diyenleri anlıyorum da, muhteşem bir film sırf Hayde sahnesi için bile izlenir diyenleri aklım almıyor. Hayır arkadaşım bir film sırf bir sahnesi için izlenmez. Hele gereksizce uzunsa. Ana haber bültenleri bile kaç kere gösterdi malum sahneyi ki bence de filmdeki güzel birkaç şeyden birisiydi. Sanatın duyguyla alakalı bir şey olduğunu hatırlamamızı sağlayan filmdeki ender sahnelerden bir tanesiydi ve "Yaşasın cinayet masası!" saçmalığını tazmin edebildik. Ama bunun gibi birkaç sahne ve görüntü yönetiminin başarısı filmin tamamındaki olmamışlığı tazmin edemedi maalesef. Ayrıca Kazım Koyuncu'nun Hayde'sinin bu şekilde tanınması ve Anlamazdın misali ayağa düşmesi belki biraz bencilce olacak ama, rahatsız etti beni.

# Sırf gri değil ne ojeler varmış meğer. Suda renk değiştirenler bile varmış. Oje konusunda vizyonum çok darmış. Sırf ojeye adanmış bir blog bile varmış sanal alemde: http://hangiojeyakismazkibana.blogspot.com/
Bunu dün keşfedip kayboldum sitede renkten renge atlarken. Oje bağımlısı olduğumu da tescilledim işaretlerini paylaşarak.

# İşimdeyim Gücümdeyim kendi kendime puhaha şeklinde deli gibi gülmelerim eşliğinde sona erdi. Umut Sarıkaya'ya bir kez daha sen çok yaşa e mi dilekleri iletildi.

# Mahallede dün gece başlayan elektrik kesintisi bu akşam 5'e kadar devam etti. Kombi yanmayınca battaniyeli çocuk gibi kalakaldık. Evdeki telefonların ve bilgisayarın da şarjı tükenince benim emektar walkmane başvurdum. Lisede arkadaşın çektiği yabancı kasedi dinledim yıllar sonra. O zaman sözlerini anlayamadığım şarkılar aşırı melankolik 80'ler şarkılarıymış meğer. Eğlendim. Ama Careless Whisper candır bak. Hele Rufus Wainwright yorumu orgazmiktir. Şöyle: http://fizy.com/s/13trnn

# Karamel alanlardan ol dedim ya, bir de hiçbir şeyin farkında olmayanlardan ol mümkünse. Fazla farkında olunca dünya dayanılmaz oluyor çünkü. Ölümün fazlasıyla farkındaysan mesela, 2 sn sonra ölebileceğinin farkındaysan ve iş yerinde iş yapıyor gibi görünmek için manasızca bilgisayar ekranına bakıyorsan aynı anda, yapmak istediğin birçok şey varsa ve yapamıyorsan, kapkara oluyor için. En son Desmond Hume abimizin de dediği gibi "Ignorance is Bliss".

# Was a long and cold december dedirtecek bir kış geldi. Umut Sarıkaya'nın deyişiyle "Yaz insanları" siktirip gidebilirsiniz artık parmak arası terliklerinizi de alıp. Gün mandalina ve çorap dostu kış insanlarının günü.

# Doktor Jivago'yu okuyorum. Ama ben bu Rus Edebiyatı'ndaki milyon tane karakter olayından sıkılıyorum açıkçası dostlar. Çok mühim kavramlardan bahsediyorlar, çok didaktikler ama her bölümde karşımıza ayrı birisi çıkınca ben kopuyorum ister istemez kitaptan. Suç ve Ceza'da da öyle oldum mesela. Raskolnikov'u özümseyebildim bir tek. Zaten bir insanın da birden farklı bir sürü ismi oluyor ya, iyice içinde çıkılmaz oluyor her şey. Ama yine de okumalıyız klasikleri elimizden geldiğince.

# Son olarak şundan bahsedeyim:

Bu haberi görünce kardeşime Matthew abi tiyatro oyununda oynayacakmış dedim. Hangi Matthew abi dedi, kaç tane Matthew abi var dedim. Hee doğru dedi. Buradan kendisini ailecek abi gibi sevdiğimizi anlayabilirsiniz. Bu oyun da Akbank Yeni Kuşak Tiyatro'da dostlarla izleyip pek beğendiğimiz Şeylerin Şekli'nin yazarının başka bir oyunu. 2 kardeşi anlatan bir kara komediymiş. Nasıl olacağını merak ettim tabii ama Londra'ya gitmek de pek imkan dahilinde görünmüyor. Mart'ta yolu Londra'ya düşecek birileri olursa daha fazla bilgiye şuradan ulaşılabilir: http://darkufo.blogspot.com/2010/11/matthew-fox-in-forest-dark-and-deep.html

# Ben Rufus'cığımla kendi kendiliğime geri döneyim. Oooh Jerusalem diye sahte sahte neşeleneyim.

Hiç yorum yok: