16 Ocak 2011 Pazar

Gri

Hava soğuk, karanlık ve yağmurlu. Güzel bir haber almayalı bir hayli zaman oldu. İş yerinde yaşananlar geleceğe dair umut vermiyor. Ömrün bu şekilde geçip gideceği fikri inanılmaz ürkütücü. Memleketin genel halet-i ruhiyesi zaten kapkara. Aşka dair ise bir inancım yok uzun zamandır. İnsanların bu hususta hayal kurabilmesi beni şaşırtıyor. Ailenin seni anlaması imkansız. Geriye sadece birkaç arkadaş ve sanat kalıyor hayata devam edebilmek için. İstanbul onlara ulaşmayı da zorlaştırıyor. Bu karmaşa ve hızda yaşamayı nasıl beceriyoruz bir an durup düşününce aklım almıyor. Ama insan öyle tuhaf bir organizma ki, her yere alışıyor. The Pacific'i izledim mesela iki haftasonu, savaş insanoğlunun ne kadar puşt olduğunun bir göstergesi ve nasıl oluyorsa bokun içinde bile yaşamaya alışıyor insan. Ölüm bu kadar yakında ve gerçekken niye bunu kendimize yapıyoruz onu hiç anlamıyorum. Six Feet Under'ın darmadağın eden son 4 bölümünü tekrar izledim geçen hafta mazoşistçe. Sırf ağlayabilmek için izlediğim-dinlediğim şeyler var. Ama ağlamak güzeldir gerçekten. Birikmiş hüzünden kurtarmaktır bünyeyi.

Bir de Six Feet Under şarkıları listesi hazırladım. Henüz izlememiş olanların bile gününü grileştirecek şarkılar bunlar:

Hiç yorum yok: