15 Temmuz 2011 Cuma

Matthew

It's now or never deyip başlıyorum takdir ettiğimiz Matthew'lere değinmeye. Alfabetik sırayla gidiyorum, dejenereyim.

Matthew James Bellamy 

İngiliz rock grubu Muse'ün solisti, gitaristi, klavyecisi, söz yazarı. Çok tiz notalara çıkabilen manyak ses sahibi ufacık tefecik çiroz bir insan. Muscle Museum şarkısı ile bam telime dokunup, Feeling Good'un en kara yorumunu yaptığı için kendisi bunalım anları için güzel bir seçenektir. Kate Hudson ile evlenmiş ve geçenlerde Bingham Bing Hawn diye bir kızı olmuştur. Çocuğuna ilginç isim koymakta Chris Martin'le mi yarışmakta bilemeyeceğim. Bing ne Matthew?


Matthew Staton Bomer


Google görsellere bu ismi yazdığınızda pek fazla çirkin fotoğrafa rastlamıyorsunuz. Adam gerçekten yakışıklı yani. Bir diğer yakışıklı tv insanı Jensen Ackles gibi Texas'lı. Kendisi daha çok Matt olarak biliniyor, bi aralar Matthew idim ekonomiyle birlikte downsizing'e gittim şeklinde espri yapan süper şeker bir insan. Gerçi kendisini Chuck'daki Bryce Larkin olarak tanıyıp az nefret etmediydik bi ara. Bu da yetenekli bir aktör olduğunu gösteriyor sanırım. Şu sıralar anladığım kadarıyla ülkemizde underrated bir dizi olan White Collar'da Neal Caffrey(On the Road'un Neal Cassady'sine gönderme gibi geldi bu isim) adlı bir dolandırıcıyı oynuyor takım elbiseler içinde. Diziye başlama sebebim olabilir.

Zachary Levi Chuck'ın ilk sezon ekstralarında Matt Bomer için Tanrı'nın gerçekten boş zamanda yarattığı bir insan diyordu. Yakışıklı, yetenekli, esprili, mütevazi ve çok iyi bir insan ve evet kendisi gay tabii ki :) Simon
Halls isimli sanırım menajer bir sevgilisi var. Allah mesut etsin.


Matthew Paige Damon

Matt olarak bilinen bir Matthew varsa o da budur. Matt Damon. Kendisi İngiliz, İskoç, Finli karışımıymış. Tip olarak çok beğenmesem de Michael C. Hall mu buna benziyor bu mu Dexter'cığımıza benziyor bilemediğimden sempati besliyorum. Birçok önemli filmde rol alsa da, The Talented Mr. Ripley ve senaryosunu yakın arkadaşı Ben Affleck ile yazıp Oscar kazandıkları Good Will Hunting kendisini takdir etmeme yetiyor.

2005'ten beri Luciana Barroso ile evliymiş ve 3 çocukları varmış. Maşallah.


Matthew Chandler Fox

Şu resimde en dikkat çeken yer gözler değil mi? Dünyada ağlamanın en çok yakıştığı erkeklerden birisi bu abi. Lost'ta pek göremedik gerçi ama çok da güzel gülüyor. İnternet üzerinde çok kötü fotoğraflarına rastlansa da ve Sawyer mı Jack mi tartışmasında sürekli Josh Holloway ile karşılaştırılsa da fazlasıyla güzel bir insan. Party of Five'ın bir bölümünde Matthew abimizin canlandırdığı Charlie karakterinin küçük kız kardeşi serseri bir kız arkadaşını eve getiriyor ve kafası hafif güzel olan kız "Sen gerçek olamayacak kadar yakışıklısın." diyor Charlie'ye. Sanırım Foxy lakabını hak ediyor bu sebeple.

Ama sadece görünüşten ibaret değil ki kendisini takdir etmemin sebebi bu. Amerika'nın köyü sayılabilecek bir yerde, gerçek bir çiftlikte büyümüş, lisenin son sınıfını okuması için gönderildiği yatılı okulda "hick" ve "redneck" diye dalga geçilmiş. Ama Columbia University'e futbol bursuyla girip Ekonomi mezunu olmuş. Daha da takdir edilesi yanı mezun olmaya yakın gittiği bir finans şirketinin iş görüşmesinde arkadaşından ödünç aldığı kısa gelen takım elbisesi ve ayakkabılarıyla hafiften dalga geçen plaza insanları sebebiyle o ana kadar düşündüğü gibi Wall Street insanı olamayacağına karar vermiş ve 2 yıl daha oyunculuk okumuş. Bunları da Columbia University 2007 mezunlarına anlattığı bir konuşma yapmış ki oldukça hisli bir konuşmadır.

Karısı Margeritha Ronchi gibi kendisinde de İtalyanlık varmış anne tarafından dedesi dolayısıyla. İtalyanca'yı akıcı bir şekilde konuşabiliyormuş. 2 tane de çocukları var ki zor zamanlarda kendisine destek olan karısına parayı bulunca sırt çevirmemiş bir tıynette olması nasıl bir insan olduğunu gösteriyor sanırım. En son İngiltere'de Thierry Henry'le beraber Arsenal maçı seyrederken görülmüş, Arsenal'in oldukça kötü olduğu bir dönemde Arsenal taraftarı olmasıyla da loser Jack Shephard'lıktan nasiplenmiş bir nevi :)


Matthew Gray Gubler
 
Soyadı yazıldığı gibi okunuyor, u ile yani. Anladığım kadarıyla manyağın biri. Yetenekten ölecek bir kişilik ve insanı sinir ediyor. Neyse ki bir hayli nerd. Tuhaf tuhaf hayvan resimleri çiziyor oraya buraya. New York Tisch School of Arts'da yönetmenlik okumuş, komik komik skeçler çekiyor. 500 Days of Summer'da bardaki dans sahnesinde dizini sakatlayıp 2 ay yürüyememiş ve o günden beri farklı renkte çorap tekleri giyiyormuş. Böyle anlatınca bir hayli tuhafmış gibi geldi de iyi bir insan ya bence. Şu videoda görülüyor:



Matthew MacFadyen

Mr. Darcy işte ne diyeyim yani. "I love, love, love you." diyerek içinde bir tek öpüşme sahnesi dahi olmayan bir aşk filmini romantik hale getirmişti bu İngiliz. Sesi de güzelmiş kendisinin. O değil de şu sahne ne güzeldi lan:


Matthew James Morrison

Bu James ismi en çok kendisine yakışmış sanırım, Jim Morrison'ı hatırlatarak. Kendisi bana daha çok James Dean'i hatırlatsa da, "triple threat" tabir edilen yapamadığı şey olmayan insanlardan. Bir hayli de şanslı sanırım. Orange County'de büyümüş, çocukken tiyatroya başlamış, Orange County High School of Arts'a gitmiş, okulun başkanı ve Prom King olarak seçilmiş. Lise son sınıfta artık profesyonel seviyeye geldiği futbol(bizim bildiğimiz soccer olan) ve sanat arasında seçim yapmak zorunda kalıp Mr. Shue'da kendisini canlandırdığı hocası tarafından sanata yönlendirilmiş ve New York Tisch School of Arts'a başlamış, 19 yaşında Broadway'de rol kapmış. 2009'da Glee'ye başlayana kadar çeşitli müzikallerde çalışmaya devam etmiş. Hatta yarısını İtalyanca yarısını eski İngilizce oynadığı The Light in The Piazza'daki rolüyle Tony'e aday gösterilmiş. Böylece Tony, Emmy, Golden Globe adaylıklarını sıralamış. İlk albümünü de bu yıl çıkarıp müzisyenliğini geliştirmeye devam etmiş. Şu sıralar çıktığı turnelerden fotoğraflarını gönderiyor twitter vasıtasıyla. Grammy'e de aday olabilecek bir albüm yapmasını bekliyoruz. Lakin bunların sadece yetenek ve şansla olmadığı da bir gerçek tabii.
Bu Glee'deki en sevdiğim performanslardan 2x7'deki Singin' In The Rain şarkısı Make'em Laugh (ki Singin' In The Rain'den parçalar yorumlama fikri de Matthew Morrison'dan çıkmış) ve bu süper neşeli koreografiyi çekerlerken ilk çekimde parmağı kırılmasına rağmen Matthew çalışmaya devam etmiş. Ortaya tekrar tekrar izleyip eğlendiğimiz görüntüler çıkmış. Teşekkür ederiz.

4 yorum:

Barakuda dedi ki...

bryce ibne miymiş.. vay ibne vay, şaşırdım..

güzel post..

manzanasverdes dedi ki...

Teşekkürler. İbneymiş evet. Vay ibne vay harbiden :)

burrhole dedi ki...

Matthew ithal edilsin türkiye'ye. acil çağrı:P bir matthew de benden olsun sayın manzana, http://www.imdb.com/media/rm1967099648/tt0416320

match point'te her ne kadar jonathan rhys mayers'in gölgesinde kalsa da iyi bir matthew'dir neticede.

manzanasverdes dedi ki...

İyiymiş hee, biritiş aksanlı filan. Ama her Matthew'ü de sevmeyiz seçiciyiz. Matthew McConaughy mesela, hiç hazzetmiyorum. Türk versiyonu bile çıktıydı.