20 Kasım 2010 Cumartesi

Zut

# Pöff. Tatil bitti. Zaten tatiller hemen bitiyor da, sevmediğin şeyler yapmak zorundaysan hiç geçmiyor zaman. Tatil zamanı İstanbul boşalınca neden dışarı çıkmamak gerektiğini dün tekrar anladım. The Big Bang Theory'den Raj'ın, ülkesi Hindistan için dediği gibi "There are people everywhere." Eminönü'nden geçmek talihsizliğini yaşadım dün. Zaten normalde de beni sıkan bir yer, tarihi kısımlarından bahsetmiyorum tabii, ama dün neydi öyle. Mahşeri prova ediyor gibiydi insanlar. Galata köprüsünde yürünemiyordu bile. Turistlere acıdım.

# Bir de böyle zamanlarda teyzeler daha çok toplu taşıma kullanıyorlar ya, götünü beş dakika bir yere atamayan iki teyze de yine "şimdiki gençler" diye başlayan bir konuşma yapıp konuyla ilgili tüm klişeleri sıraladılar ve sinirimi tepeme çıkardılar yer vermek için ayakta dikildiğim otobüste. Sorun şimdiki gençlerde değil, sorun her dönemki gençlikte. Sorun insanlığımızda. Tüm hayat sevincimizi, orijinal fikirlerimizi, enerjimizi sömürüp, özgürlüğümüzden uzaklaştıran toplumsal kurallarımızda:

İzle mesela şu videoyu. Türkçe altyazısı da var. J.J. Abrams. Dedesinden bahsediyor. Böyle dedelere sahip adamlar Lost gibi bir şey yaratabiliyorlar işte. Biz de hala Bez Bebek, Akasya Durağı izleyip gülelim. Hele Çocuklar Duymasın'dan medet uman bir yapım ekibi nasıl bir zihniyete sahip diyordum ki, baya baya gülen insanı gördüm yakın çevremde bunu izleyip. Adamlar bulmuş paranın yolunu diyip saygı duydum cidden. Ama painladder'ın entrysinde çok güzel ifade ettiği gibi, gençsen, az bişi okumuş yazmışsan ve bunu izliyorsan, bilmiyorum arkadaşım sana ne desem boş artık.

# İstanbul'un bunaltıcılığından nerelere geldim. Bayramlarda İstanbul'un varoş kesimi merkeze kayıyor bu çok açık. Elitist olduğumdan yazmıyorum böyle. İstiklal apaçi(apaçi ne aq ya) ve emo doluyor mesela. Tiksinç bir durum. Ama ben sanırım İstanbul'dan genel olarak yoruldum. Gitmem lazım. Ama nasıl? Bir postumda iş için girdiğim sınavdan bahsetmiştim umutsuzlukla ve o işe başlayalı 3 ay oldu. Buraya bu dileğimi de yazayım bakalım. Belki gerçek olur. (yazar karma yapması için özellikle jazz'a sesleniyor :))İstanbul'dan uzaklaşmak istiyorum dostlar.

# Akbilfobi diye bişi duymuş muydunuz? Bir tek benim kardeşimde bulunan bir rahatsızlık. Kendisi akbili olmasına rağme bir yere gidileceği vakit akbil basamamaktan muzdarip. Ciddi anlamda beni çıldırtıyor bu davranışıyla. Neden korkuyorsun yavrum, yoksa karizman çizilir diye mi basamıyorsun diye kaç kere sordum ama bir yanıt alamadım. Zamanla akbil basmaya teşebbüs edecekmiş belki. Zaten kendisini sinemaya da götürememiştim aylardır. Dün nasıl olduysa kabul etti. Serinin sadece ilk filmini lisedeyken izlediğim ve kitaplarını da okumadığım halde Harry Potter'a gittik. İlk kez sinemaya gidecek o yaşta birisi için uygun olur diye düşündüm. Zaten diğer alternatif de Issız Adam'dan sonra kredisini bir hayli düşüren Çağan Irmak'ın filmi Prenses'in Uykusu idi. Bakalım yorumlar çoğalsın, izlenebilir belki. jazz o kadar demişti Issız Adam'a gitmeyin diye ama koştur koştur gitmiştik clair ve betty ile. Furya işte. Eksik kalırmışsın gibi hissediyorsun. Hey gidi günler. Harry Potter da fazla uzun geldi bana. Ama çok güzel manzaralar vardı hakkını yemeyeyim. Bir de sona doğru animasyonla anlatılan bir hikaye kısmı var ki, tek kelimeyle muhteşem olmuş. Nete düşerse izlemek lazım tekrar.

# Atonement'ı izleyip Kürk Mantolu Madonna'yı tekrar okudum. Özellikle pms'e uygun şeyler bunlar. Kadınlara tavsiyemdir. Ağlamak isteyip de ağlayamıyorsan, ağlamak için sebep arıyorsan bunlar iş görür. İkisiyle ilgili ayrıca postlar hazırlayacağım. Şu önümüzdeki hafta bi geçsin.

# Beşiktaş napıyon sen ya? Basketbol maçını da izledim, son 50 sn'de 16 sayı farktan 3 sayı farklı yenilmeyi başardın.Trabzonspor şampiyon olsun zaten. Bu ne lan.

# İyi haftalar herkese şimdiden. Güzel geçsin noolur.

1 yorum:

jazz dedi ki...

yavruuum, gözler seni arıyor nerelerdesin diye :) ayrıca ben "prenses uykusu" falan bilmem, ıssız adam'dan sonra bir daha çağan ırmak filmi izlemeye gitmem, gözümden düştü ırmak!!!

karma konusuna gelirsek, "what comes around, goes around" ve hatta "ne ekersen onu biçersin" (bu dediklerimi kendim de uygulasam fena olmayacak). işe kendini hayal ederek başla, olursa nasıl olur diye düşün... sonrasında da karmanın gücü işte. belki ufak şeyler için oluyor bunlar çevremizde ama büyük şeyler için olduğuna da şahit oldum. kafasına koyan yapıyor sanki :)