14 Mart 2011 Pazartesi

Bad news

20. yüzyıla girilirken insanlar arasında belli başlı bazı duygular hakimmiş. Bir kısmı yeni ve milenyumdan önceki bu son yüzyılı büyük bir iç sıkıntısıyla bekliyormuş. Bir grup optimist ise heyecanlıymış geleceğe dair. Şimdi 2000'lerden geriye baktığımızda 1900'lerin insanlık tarihindeki en hızlı, en muhteşem ve aynı zamanda en kalleş, en akla hayale sığmaz şeylerin yaşandığı yıllar olduğunu söyleyebiliriz. Ama ne olursa olsun yüzyıl başından itibaren hemen hemen her on yıllık zaman diliminin kendine özgü bir "zeitgeist"ı varmış.

Üniversitedeki yegane işe yarayan derslerimden bir tanesinde öğrendiğim bilgileri burada yazmaya çalışmamın nedeni de bugünlerde yaşadığımız zamanın bir ruhu olduğuna inanmamın gitgide zorlaşmasından kaynaklanıyor. Sanki her sabaha bir kötü haberle uyanıyormuşuz gibi hissediyorum. Sanki bombok olmuş gibi her şey, son çırpınışlardaymışız gibi. Ama umutsuz çırpınışlar bunlar. Güneş parlasa da karanlık gibi ortalık.  Dünyanın sonunun iyiden iyiye yaklaşması bir geyik değilmiş ama onu bile umursayacak gücümüz kalmamış gibi. Ruhsuz, tıynetsiz, meymenetsiz zamanlarda yaşamak bize düştü. Acılar bile delikanlı değil. Kara her şey, kapkara.

Hiç yorum yok: